Psikoloji ile ilgilenen hemen hemen her insanın ismini bir kez de olsa duyduğu Carl Gustav gölge arketipi, kişiliğimizin en derinlerine hapsedilmiş, unutulmuş, görmezden gelinmiş ya da hiç farkına varılmamış, olumsuz olarak algılanan taraflarımıza odaklanır.
Doğduğumuz günden itibaren içinde bulunduğumuz çevrenin değerlerini ve yaşayış şeklini benimsemeye başlarız. İşte gölge yanlarımızın oluşma aşaması tam da burada başlar. Henüz mantıklı düşünemediğimiz yaşlarımızda bile etrafımızda olanları gözlemleyerek olayları, kişileri iyi veya kötü olarak kategorize etmeye başlarız. Bu bazen bilinçli bazen de bilinçsizce gerçekleşir. İyi olan, yani toplum tarafından kabul gören özelliklerimizi personamıza yerleştirirken; toplum tarafından kabul görmeyen kötü özelliklerimizi ise karanlık tarafımıza, yani gölge kimliğimize iteriz. Böylelikle persona (topluma yansıttığımız yüzümüz) ve gölgemiz birbirinden ayrışmaya ve adeta birbirleriyle savaşmaya başlarlar. Bu ayrışma ne kadar artarsa aradaki çekişme de o kadar artacaktır. Burada unutmamamız gereken şey rekabeti her zaman gölge tarafımızın kazanacak olmasıdır. Bunu önlemek için yapmamız gereken tek şey ise gölgemiz ve personamız arasında bir ateşkes imzalamaktır.
Şimdi bunu nasıl yapacağımıza geçelim;
İlk olarak gölge tarafımıza hapsettiğimiz tüm özelliklerimizin farkına varmamız gerekiyor. Onların bastırıldığı yerden çıkartılıp görülebilir ve duyulabilir hale gelmesi iyileşmemiz konusunda yapacağımız en iyi şeylerden biridir. Burada yaptığımız yansıtmalar önemlidir. Peki nedir bu yansıtma?
Yansıtma, içimizde var olan ve bastırılan özelliklerimizi karşımızdaki insana, insanlara atfetmektir ve bunu çok sık yaparız. Karşımıza hep aynı insanların çıkması da işte bu yansıtmalarımızın bir sonucudur. Yansıtmalarımızın farkına varıp, onlarla yüzleşmek ve onları kabul etmek yaşamımızı olumlu etkileyecektir. Bilinçdışında tuttuğumuz duygularımızı bilinç düzeyine çıkararak; iyinin ve kötünün içimizde birlikte yaşadığını, bunun en insani özelliğimizin olduğunu anlamak iyileşmemizi sağlayan şeyin ta kendisidir.
Şimdi sizlerle gölgelerimizi ortaya çıkarabilecek, kendimize sorabileceğimiz birkaç tane soruyu paylaşacağım:
- Ben, benim gözümde nasıl biriyim?
- Kendimde görmekten hoşlandığım/hoşlanmadığım şeyler nelerdir?
- Beni en çok tetikleyen şeyler nelerdir?
- Hangi duyguları hissetmekten korkuyorum?
- Sahip olduğum hangi özelliği inkar ediyorum?
- Bana hangi söz veya davranış sevildiğimi hissettirir?
- Çevremin kabul görmediği davranışlar neler, bu davranışların hangilerini sergiliyorum?
Kendimize sorduğumuz bu soruları dürüst ve iyileşmeye istekli bir şekilde cevaplayarak gölgelerimizi biraz da olsa açığa çıkarabiliriz. Yapmamız gereken en temel şey, tüm şeffaflığımızla içimize dönüp; kendimizi dinlemek.
GÖLGEMİZİ KABUL ETMEMİZİN HAYATIMIZA FAYDALARI NELERDİR?
- Fiziksel ve mental olarak bütünleşiriz.
- Tüm özelliklerimizi kabullenmemiz, kendimize duyduğumuz şefkatin artmasını sağlar.
- Çevremize karşı anlayışımız artar, insan ilişkilerimiz düzelir.
- İçimizdeki gizli kalmış yetenekler açığa çıkar.
- Kendimizi sabote etmemeyi öğreniriz.
- İçsel dünyamızla bağlantı kurarız.
- Kendimizle barışırız.
- Özgüvenimiz artar.
ZEHRANUR KAYABAŞI
Comments