top of page

Kendine Acımak: Self-Pitty: Kendine Acıma Duygusundan Nasıl Kurtuluruz?

aysapsikolojiveaka

‘Hayat kolay değil ya, herkesin başına neler geliyor bak’ cümlesi, tam da kendimize acıyorken, tam ne kadar kötü bir durum yaşadığımızı düşünürken duymak istediğimiz bir cümle değildir. Kendimizi üzgün hissederken, başkalarının da bizim durumumuzu görmesi ve ne kadar zorlandığımızı fark etmesi, çok da büyük bir beklenti değildir aslında. İlişkilerimizi bitirmek zorunda kaldığımızda, bir yakınımızı, dostumuzu işimizi kaybettiğimizde, diğerlerinin bize destek olması ve onların da bizim için üzülmesini istemekten daha doğal bir şey yoktur.

Ancak önemli nokta şudur;

Kötü bir şey yaşadığımızda üzülmek ve kendimize acımak  ne kadar doğal olsa da, bu hissi otomatik bir mekanizmaya dönüştürüp, her olumsuz olayda başvurduğumuz bir savunma yöntemi olarak kullanmak uzun vadede çok daha büyük problemlere yol açacaktır.

Bu düşünce yapısında sıkışmak, hatalarımızdan olumlu bir şekilde öğrenmememize ve uzun vadede istediğimizi elde etmemize engel olur. Uzun bir süre boyunca kendimizi üzgün hissetmek, depresyona ve hatta kronik kalp hastalığı gibi fiziksel sağlık sorunlarına yol açabilir.

Kendine acıma hakkında okuduğunuzun aksine, bu bir duygu değil, bir zihin hali, bir bakış açısıdır. Bu zihin hali, kendi sorunlarınıza çok fazla odaklandığınızda ve kendinizi koşulların kurbanı olarak gördüğünüzde ortaya çıkar: Kronik üzüntü, kaygı, incinme ve çaresizlik gibi duygular hissetmenize neden olur. Peki biz bunu neden yapıyoruz?

Çünkü kendimize acımak ne kadar ironik olsa da bizi iyi hissettirir, çünkü yaşanan olaylar bizim sorumluluğumuzda değildir, başkaları bizi buna sürüklüyordur, hayat şartları bizi bu hale getirmiştir, bizim sorumluluk alacağımız bir durum yoktur.  Sorumlu olmama hissi insanı rahatlatır ve iyi hissettirir.

Bu durum değişmeyecek bir durum değiştir. Kendine acıma döngüsünden çıkmak için yapabileceğimiz birkaç farklı alternatif vardır;

 

1.       Kendinize Merhamet Edin

Bir şey istediğiniz gibi gitmediğinde, dayanmaya ve gülümsemeye çalışmak yerine, kendinizi üzgün hissetmeye izin verin. Farklı duygular bizim insan olduğumuzun göstergesidir. Zor bir zamanda pozitif olmaya çalışmak, gerçek duyguyu bastırmamız gerektiği anlamına gelir. Bu ne sizin ne de başkaları için iyi değildir, çünkü duygular daha sonra uygunsuz zamanlarda tekrar ortaya çıkıp, bizi ve başkalarını zor duruma sokabilir. Gerçekten hissettiğiniz duyguları tam olarak hissetmenize izin verin. Sevdiğiniz bir arkadaşınıza veya sevdiğinize nasıl merhamet gösteriyorsanız kendinize de öyle davranın. İhtiyacınız varsa destek isteyin ve yardım teklif edildiğinde reddetmeyin, bırakın sevdikleriniz sizinle beraber olsun. Bu, duygularınıza bağlanmanızı ve desteklendiğinizi hissetmenizi sağlar, sonucunda da kendine acıma duygusunu yaşamak daha az ihtimalle ortaya çıkacaktır.

 

2.       Kendini Acıma Duygusunun Farkında Olun

Sağlıklı bir şekilde üzüntüyü yaşama ve kendine acıma  arasında bir dönüm noktası vardır. Kendinize acıma sadece size değil, başkalarına da acı verir. Sürekli olarak bu bakış açısında yaşamak, çevrenizdeki insanları sizden uzaklaştıracak sonucunda ise kendinize acımak için daha çok sebep verecektir. Burada önemli olan şey şunu fark etmektir: Hiç kimse size bir şey hissettiremez, neyi nasıl göreceğinizi ve o duruma karşı nasıl hissedeceğini sadece siz kontrol edersiniz, hisleriniz için başkalarını suçlamak hiçbir zaman çözüm olmayacaktır. 

 

3.       Kurban Olmayı Reddedin

Kurban zihniyeti genellikle kendine acıma davranışının nedenidir. Kurban zihniyeti bizi problemlerimizden kurtarmaya çalışır. Kendimizi kurban olarak gördüğümüz için, yakınlarımızın bizi kurtarmasını ve acımızı azaltmasını bekleriz, sevdiklerimiz de genelde bunu yaparlar ve bir noktaya kadar destek olmaya çalışırlar. Birinin bizi umursadığını bilmek güzeldir, kendimizi önemli hissederiz.  İşin kötüsü, bu yıkıcı döngünün oldukça bağımlılık yapıcı olabilmesi ve ilişkilerimizi altüst etmesidir. Çoğu insan, her şeyi negatif olarak gören biriyle ilişkilerini devam ettiremez ve destek olma çabaları bir noktadan sonra azalmaya başlar. İlişkilerinizin sizin için ne kadar önemli olduğunu düşünün ve onları riske atmaktan kaçının.

 

4.       Kendinize Sorduğunuz Soruları Değiştirin

İnsanlar olarak sürekli kendimize sorular sorarız. Aslında bu sorular, iç iletişimimizin temelidir. Ve aldığımız cevaplar soruların kalitesine bağlıdır. Kurbanlar en sık olarak kendilerine "Neden?" diye sorarlar.

·         "Neden bu benim başıma geliyor?"

·         "Neden o bunu yaptı?"

·         "Neden o bana böyle dedi?"

Sorun şu ki, bunlar düşük kaliteli sorulardır. Ve bilinçaltımız da aynı şekilde düşük kaliteli cevaplar verecektir. Örneğin;

·         "Çünkü yeterince iyi değilsin.."

·         "Çünkü seni sevmiyor."

·         "Çünkü seni değerli bulmuyor."

"Neden" ile başlayan herhangi bir soru, sizi mevcut durumunuzda bir kurban gibi hissetmenizi sağlar.

"Neden"i kelime dağarcığınızdan çıkarmaya ve onun yerine "Ne", "Nasıl" ve "Ne Zaman" gibi kelimelerle değiştirmeye çalışın. Örneğin;

·         "Farklı bir sonuç elde etmek için ne yapabilirim?"

·         "Ona nasıl hissettiğimi açıklamak için ne zaman onunla iletişim kuracağım?"

·         "Durumu nasıl değiştirebilirim?"

 

5.       Bakış Açınız İçin Sorumluluk Alın

Bir durumu görmek için birçok yol vardır. Ancak, düzenli olarak kendine acıma üzerine bakış açısı geliştirirseniz olayları sadece olumsuz yönden görmeye başlarsınız. Bilgiyi nasıl filtrelediğimiz, durumları nasıl algıladığımızı etkiler, bu da geçmiş ve mevcut deneyimlere dayanır. Dolayısıyla, geçmişte sürekli olarak olumsuz bir şekilde şeyleri gördüysek, muhtemelen bunu yapmaya devam ederiz, ta ki farkındalık geliştirene kadar. Psikoterapist ve uluslararası mental sağlık uzmanı Amy Morin, duygusal durumumuzun gerçekliği nasıl algıladığımızı etkilediğini belirtir. Ve gerçekliği nasıl algıladığımız da nasıl hissettiğimizi etkiler, bu yüzden bu kendi kendini devam ettiren bir döngüdür.

Hiç kimse bize herhangi bir şeyi görmemizi sağlamaz, sadece görmek istediğimiz şekilde görmeyi seçeriz. Ve olayları algılama şeklimizi  değiştirerek herhangi bir deneyimi olumlu ya da olumsuz şekilde yeniden düzenleyebiliriz.

 

6.       Hayatınızda İyi Şeyler de Olduğunu Görmeye Çalışın

Bu klişe gelen bir öneridir ancak klişe olduğu kadar aynı zamanda doğru ve etkilidir. Kendi kendine acımanın temel zihniyeti, olumsuz bir ön-tanıya sahip olmaktır. Bu yüzden bunu tersine çevirmenin en hızlı yolu, düzenli olarak iyiye odaklanmayı bir alışkanlık haline getirmektir.

Her gün, minnet duyduğunuz 5 ila 10 şeyi yazarak, ya da en azından düşünerek ‘iyiye odaklanma’ alışkanlığı geliştirebiliriz. Bunlar büyük şeyler olmak zorunda da değil. Maaşımı almama 2 gün kaldı, bugün tam durağa vardığım zaman otobüsüm geldi, gibi düşünceler olabilir. Minnettarlık tutumunu uyguladıkça, otomatik varsayımınızı olumsuzdan olumluya değiştirirsiniz.

 

7.       Daha Az Şanslı Olanları Fark Edin

Kötü bir durum yaşadıktan hemen sonra başkasının ‘Boş ver ya seninki de dert mi, bak başka neler oluyor dünyada’ demesi, duymak istediğimiz son şey olabilir. Bu cümleyi başkasından duymak ne kadar rahatsız edici de olsa, kendi kendimize söylediğimiz zaman iyileştirici olabilir. Şu anda dünyamızda meydana gelen tüm felaketlerle, daha kötü durumda olanların örneklerini bulmak çok da zor değildir. Bu, olumlu bir şekilde kullanılan bir karşılaştırmadır. Dün size kaba davrandığını düşündüğünüz kişi, dünya çapında evlerini kaybeden insanlarla karşılaştırıldığında küçük bir incinmedir. Bu derdimizi küçümsemek, ya da üzülmeye değmez diye düşünüp duygularımızı bastırmak demek değildir. Bu karşılaştırma sonucunda kendi problemimizin çözümünün daha ulaşılabilir olduğunu görüp, kendimizi daha şanslı hissedebiliriz. Bunun sonucunda da kurban rolüne girmek, kendine acıma duygusunu yaşamak daha az ihtimalle ortaya çıkacaktır.

 

Kendine acıma ve sonucunda üzgün hissetme normal bir durumdur ancak sürekli olarak kullanıp bir alışkanlık haline getirmek, uzun vadede işe yaramaz. Hayatın zorluk olmadan bitmeyeceğini kabul etmek, acıma duygusu yerine, kendimize şevkatle yaklaşmak, daha kötü durumda olanları fark ederek minnettarlığımızı arttırmak,  bizi kendine acıma döngüsünden kurtaracak ve hayatımızı olumsuz düşüncelerle geçirmek yerine, daha tatmin olarak yaşamamıza yardımcı olacaktır.

Unutmayalım, biz kurban olmayı seçmedikçe, kimse bizi kurban seçemeyecektir.



Ceyda Özge Bayram



Son Yazılar

Hepsini Gör
Anima ve Animus

Anima ve Animus

Comentarios


bottom of page