Sanat ve Psikoloji İlişkisi
Sanatın psikolojiyle birlikte değerlendirilmesi birçok konuda sanata fayda sağlamaktadır. Sanat ve psikolojinin kesiştiği yerde de sanatçıyı başrolde görürüz çünkü psikoloji insanı inceleyen bir bilimdir. Sanat psikolojisi de bir alt dal olarak kimi zaman sanatçıdan yola çıkarak sanat eserlerini, kimi zamanda sanat eserlerindeki ipuçlarından hareketle sanatçıyı açıklamaya çalışır. Ancak sanatçı ve eserinin değeri hakkında bir yargıda bulunmaz. Bu, doğru değildir. Her sanatçı ve eser biriciktir.
Ayrıca biz hiçbir zaman bir eserin tam olarak ne anlatmaya çalıştığını anlayamayabiliriz. Eserin sırrı sanatçıda saklı kalabilir, biz sadece sanatçının içsel yolculuğunun varış noktasını bilebiliriz. Hangi yollardan geçti, ne hissetti, ne yaşadı, eser bir kurgu mu yoksa gerçek bir hikaye mi anlatıyor? Bunlar hep sanatçıda kalabilir ve paylaşmayı tercih etmeyebilir. Biz sadece yorumlamalar yapabiliriz. Sanat psikolojisiyle ilgilenen kişilerin sağlam temellere dayandırarak eserlere yüklediği anlamlar da psikolojik imgelerin yorumlanması ve sanat psikolojisinin ilerlemesi açısından önemlidir.
Sanatçı ve Ruh Sağlığı
Sanatçının ruh hali eserlerine şüphesiz ki yansıyacaktır. Hatta bazen yaşam tarzını dahi sanatının içine dahil edebilir. Sanatçılar sıra dışı özellikleri olan, görünmeyenin ardındakini göstermeye çalışan, hayal gücü yüksek ve özgün fikirlere sahip kişilerdir. Ayırt edici bu düşünce özellikleri onların eserlerini de bu yönden eşsiz kılar. Ancak çoğunlukla duygu durumlarında da aynı beklentiye girilmektedir. Psikolojik rahatsızlıkları, üretmede tetikleyici unsurmuş gibi düşünülmektedir. Deha ve yaratıcılık sürekli psikolojik rahatsızlıklarla ilişkilendirilir. O zaman psikolojik rahatsızlıkları olan sanatçılar iyileşme sürecine girdiklerinde üretkenliklerini ve hayal güçlerini de yitirecekler midir?
Travmatik çocukluk/ilk gençlik anıları veya saplantıları, sanatçıların kimlik özelliği gibi görülmektedir. Tabi ki sanatçılar da psikoloji sorunlar yaşayabilirler. Frida’nın geçirdiği felçten sonra yaşadığı melankoli, Van Gogh’un depresyonu, Slyvia Plath’in bipolar bozukluğa sahip olması, Munch’un anksiyetesi gibi... Ancak bunlar tüm insanlarda görülebilir. Herkesin yaşama ihtimali vardır bunları. ‘’Gerçek sanatçılar bunlar gibi psikolojik rahatsızlıklara sahiptir.’’ gibi bir yargıda bulunulamaz. Sanatçıların geçirdiği psikolojik rahatsızlıklar her zaman birer anlam içermek zorunda değillerdir. Sanatçıların tabi ki ayırt edici özellikleri olacaktır, ancak rahatsızlıklar bazen sanılanın aksine üretkenliklerinin önünde bir engel olarak bulunabilir. Nevroz gibi örneğin. Çünkü sık değişen duygularıyla ve kaygılı ruh halleriyle hayal ettikleri fikirleri sanat eserine dönüştüremeyeceklerdir.
Sanatçının üretim sürecinde endişe ve sıkkınlık; yerini başarabilmenin, üretmenin hazzına bırakmalıdır. Böyle bir sancılı süreç geçirmek ve aynı zamanda üretememek sanatın alıcılarını da tatmin etmeyecektir. Yaratıcı ve üretken kişiler; sosyal, özgüvenli, baskın kişilik özelliklerine sahip olabilir. Hatta bu durum çoğu zaman avantaj olarak bile görülebilir. İyi bir gözlemci olmak, analiz yapabilmek farklı kişiler tanımak ve kültür birikimi sayesinde yaşamadıkları hayatlar hakkında da eserler üretebilirler. Bu da onları tekdüzelikten ve kalıplarından çıkarmış olur. Gayet ‘’aklı başında’’ bir şekilde de sanat yapılabilir. ‘’Sanatçı kimlik’’ ve ‘’gündelik hayatta kullanılan kimlik’’ gibi farklı personalar yaratmaya da gerek yoktur. Gerçeklikten kopuş ve onu algılamama temelli psikolojik rahatsızlık geçiren sanatçıların hayal gücünün yüksek olmasının, soyutu somuta çeviremedikten sonra bir anlamı olmayacaktır. Çünkü sanatın ulaşmak istediği yer kendisinin alıcısıdır.
Güncel Hayatta Sanat
Sanatçılar eserlerine yaşamdan ve günlük hayattan konular da alabilirler. Bu onları sığlaştırmayacaktır. Önemli olan sanatlarını işleyiş tarzlarıdır. İllaki çözülmeyi bekleyen karanlık ve derin konular olmasını şartlamak sanatçıyı yetememe duygusuna sürükleyecektir. Platon sanatçıyı ‘’Tanrılar tarafından kutsal bir çılgınlık verilen kişi’’ olarak tanımlamıştır. Ancak o zamanların şartları gereği üretilenlerle şimdinin beklentileri çok farklıdır. Sanatçılar, günümüzde o zamanınkinden başka ihtiyaçlar ve beklentilerle de üretim yapıyorlar. Belki de eser üretme süreci üzerindeki eski fikirler yerini güncelliğe bırakırsa bu bakış açısı da değişebilir.
Sanatı, sanatçıyı ve onun eserini açıklarken; sanat hakkında yorumlamalar yaparken, sanat psikolojisinden yararlanmak sanatı da sanatçıyı da daha iyi anlamamıza katkı sağlayacaktır.
NEŞE SORGÜL
Comments