Bence, hiçbir ideolojinin tüm doktrinlerini körü körüne takip etmemek gerekir. Herhangi bir ideolojiyi benimsemek, kendini kalıplar arasına sıkıştırmaktır. Fakat bu kalıpların dışına sıkışırsak ne olurdu sorusunu sorduğumda karşıma çıkan cevap bu belgeselde işte.
Ortak hedef, bireyler, topluma ve kendine bağlılık… Bir grubun oluşması için yeterli sebepler. A grubunun “Korkunçtu, mide bulandırıcıydı.” gibi sözleriyle başladım izlemeye. İki grup olduğu açıktı. B grubu kötü insanlardan oluşsa gerek diye düşündüm. Bu çatışmanın sebebinin, kendinden olmayanı dışlama yani dış grubu dışlama olduğunu anlamam uzun sürmedi. Gerçekten taraf olmak istemeyen insanları zorla taraf olmaya iten, herhangi bir sınıf olmaya zorlayan A grubu acaba daha benimsenen taraf mı olmalıydı? Bu grubun tersine normları olmayan, toplumsal cinsiyet rollerini yok sayan, tabuları yıkan B grubuna ait düşünce akımı beni içine çekmişti. Bu bireyselci topluluğa ait olmak istemek çok mu ironik olurdu? Ne anarşizm kadar saldırgan ne de liberallik kadar bireyselci. B grubu için, holistik yaşamı seçenlerin, süperegoya kurban olmayanların, bireylerin toplumu diyebilirim sanırım.
Tabii her toplumun bir lideri, her grubun bir temsil edeni var. B grubundaki karizmatik liderimiz Osho; topluma seslenmeyi bilen, devrimci, zeki, akıcı üsluba sahip, inanılmaz bir manipüle yeteneği olan, ikna ediciliği yüksek bir adam. Ve yine B grubundan Sheela; küstah, akıllı, gelenek dışı, pratik zekalı, doğuştan liderlik özelliklerine sahip bir kadın. Başlangıç hedeflerinin para olduğunu söyleyebileceğim iki kapitalist insanın başının altından çıkan etkileyici bir hikâye. Zaten liderimizin temel amacı spiritüalizm ve materyalizmi bir araya getirebilmekti. “Amacım bütün insanı yaratmak.” bir şey olmamak için her şey olmaya çalışmak… Bunu yaparken dışarıdan hem tarikat olarak görünmek hem de dinsizlikle suçlanmak biraz ironik değil mi? Fakat bu toplum tabuları yıkmaya çalışırken bile kendilerine isim takarak, kendilerini benzer renkler giyerek belli ediyorlardı. Bir inançları çeşitli ritüelleri vardı. Dinamik meditasyon yapıyorlardı huzur için. “Cinselliği reddetmeden de ruhani olabiliriz.” Bu söz ve “Evrimi tanrı yarattı.” sözleri arasında benzer bir çağrışımdan söz edebilir miyiz? Bu inanışta ayrımcılık ve önyargılı tutum yok. Biraz daha izledikten sonra dışarıdan neden korkutucu, mide bulandırıcı olduğunu düşündüklerini anladım. Çünkü A grubunun gördüğü; bir tapılan ve işgale hazır (dinini yaymaya çalışan) çokça tapandı. İpler burada kopmaya başladı.
İki zıt grup, anlaşmazlıklar, anlamadan nefret etmeler, görmezden gelmeler, dar bakış açısı saldırganlığı da beraberinde getirdi tabii. “Farklı olana daha çok bakılır.” korku öfkeye, öfke ise saldırganlığa dönüşmeye başlamıştı. Yavaşça ortaya çıkan ortak nefret artık sınıflaşamaya meydan okuyan B grubu toplumunu daha da birleştirip bir sınıf olmaya zorladı. Bu saldırılar karşısında kendilerini Sannyasin’ler olarak tanıtmaya başlayan, kendilerini savunmaya çalışan Rajneeshe sakinleri sosyal kimliklerini kazanmış oldular. Silahlandılar. Sannyasin’lerin, kendilerince bencil olmayan, “gerekli” yolsuzlukları artmaya başladı. Bu süreç B grubunu git gide iç karışıklığa sürükledi. Sheela’nın davranışlarındaki saldırganlıktan hoşlanmayan Osho ve Osho’nun hayal kırıklığına uğrattığı Sheela arasında sürtüşmeler başladı. Sırf oy kazanabilmek için nice akıllı, çalışkan insanın arasına hastalıklı, evsiz insanları da sokmaya başladı Sheela. Suikast, zehirleme, hastalık yayma gibi onlarca yolsuzluk yaptı. Ortak hedefi şaşıran bu ikili düşmanca bir ayrılığa sürüklendi. Osho’nun grup içi ötekileştirmesine maruz kalan Sheela uğruna terler döktüğü şehri için gizli de olsa uğraşmaya devam etti. Fakat farklılaşma karşıtlığı tekrar galip geldi.
Sheela’nın bu yaptıklarına tamamen ahlaksızlık denir mi emin değilim. Sonuç olarak niyeti en başından beri kendi toplumunu koruyabilmekti. Sheela için gelenek sonrası düzeyden beş ya da altıncı düzeylere kadar ulaşabilmiş bir insan demek mümkün olur mu? Kendi çıkarları da vardı fakat temel amacı kendi gibileri ne olursa olsun koruyabilmekti değil mi? “İlacı çaldı çünkü bir hayat, mülk haklarından daha önemliydi”. Yolsuzluk yaptı çünkü benliğini bulmaya çalışan bir insan, yargısız infaz eden diğer insandan daha önemliydi. Ne diyebiliriz ki? Ne için yapıldığı mı yoksa sonuç mu daha önemlidir?
Comments